Yeditepe Mahallesi No:386 Şahinbey/Gaziantep | 0(342) 360 37 50 | info@erdemkoleji.k12.tr

DEPREMZEDE ÇOCUKLARLA NASIL İLETİŞİM KURMALIYIZ?

Gaziantep Özel Erdem Koleji Psikolojik Danışmanı Kürşat Eroğlu ve Hasan Kalyoncu Anaokulu Psikolojik Danışmanı Saliha Bilgiç, depremden en çok etkilenen kesim olan çocuklara nasıl davranılması ve iletişim kurulması gerektiğine ilişkin önerilerde bulundu.

Gaziantep’in de aralarında bulunduğu 11 ilde meydana gelen deprem felaketinin ardından afetten etkilenen bireylere psikososyal destekler sunuluyor. Depremden en fazla etkilenen kesim olan çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğine yönelik Gaziantep Özel Erdem Koleji Psikolojik Danışmanı Kürşat Eroğlu ve Hasan Kalyoncu Anaokulu Psikolojik Danışmanı Saliha Bilgiç açıklamalarda bulundu.

“AİLELERİN TEPKİLERİ ÇOCUKLARI ETKİLİYOR”

Gaziantep Özel Erdem Koleji Psikolojik Danışmanı Kürşat Eroğlu, çocukların depremin kendisinden korktukları kadar, depremin hayatlarında yol açacağı değişikliklerden, belirsizlikten ve sorunlardan da korktuklarına vurgu yaptı. Eroğlu, “Sizin felaket karşısında gösterdiğiniz tepkiler, çocuğunuzun da bu olaya nasıl bir anlam vereceğini ve bu olayla nasıl başa çıkacağını belirler. Bu nedenle endişelerinizi çocuklarınızla paylaşmalı ancak onlara bu zorlukların üstesinden gelebileceğinizi söylemeli ve öğretmeliyiz. Bizler bu zorlukların üstesinden nasıl geleceğiz? Nasıl normal yaşamımıza dönüp, sarılacağız? Öncelikle çocuklarda deprem sonrası olabilecek stres belirtilerini bilmek, sonrasında fark etmemizi ve iyileştirmemizi sağlıyor olacaktır” dedi.

“ÇOCUKLARDA OLABİLECEK STRES BELİRTİLERİ NELERDİR?”

Gaziantep Özel Erdem Koleji Psikolojik Danışmanı Kürşat Eroğlu, afet sonrasında çocuklarda oluşabilecek stres belirtilerine ilişkin yaptığı açıklamada, “Korkuların artması, çok kolay ve sık sinirlenme, ağlama, öfke krizleri, aşırı hareketlilik, mızmızlık, okulda ve evde daha önce hiç yapmadığı davranışları yapma, uyku düzensizlikleri, kabuslar, yatak ıslatma, parmak emme, yalnız kalmaktan ve yanındakilerin uzaklaşmasından korkma, doktor tarafından sebebi bulunmayan mide bulantısı, karın ağrıları, kusma; baş ağrısı, baş dönmesi, beslenme ve uyku düzensizlikleri, sessizleşip içine kapanma, yaşanan bu olaylar üzerinde konuşmaktan kaçınma, sürekli bu konu üzerinde konuşmayı isteme (özellikle daha büyük çocuklar) ya da oyunlarında ve masallarında depreme ilişkin konuları işleme, depremin kendisinin yapmış olduğu bir “kabahat” yüzünden olduğunu düşünüp, suçluluk duyma, stres belirtileri arasında yer almakta. Bazı çocuklar bu belirtilerin hiçbirini göstermeyebilir, yaşadıkları sıkıntı dışarıdan fark edilmeyebilir. Bazı çocuklarda ise bu sıkıntılara bağlı davranışlar, haftalar ya da aylar sonra ortaya çıkabilir” ifadelerine yer verdi.

“ÇOCUKLAR AFETE İLİŞKİN BİLGİLENDİRİLMELİ”

Hasan Kalyoncu Anaokulu Psikolojik Danışmanı Saliha Bilgiç, depremin olumsuz etkileri sebebiyle problem yaşayan çocuklara başta ebeveynleri olmak üzere diğer bireylerin nasıl davranması gerektiğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bilgiç, yaptığı açıklamada, “Çocukları, yaşanan olaylar hakkında bilgilendirmenin büyük yararı vardır. Yaşadıklarınızla ve durumla ilgili olarak bir şey saklamadan, yanlış bilgi vermeden onunla anlayabileceği bir dille konuşun. Sorularına doğru ve basit cevaplar verin. Örneğin okul öncesi bir çocuk için, ‘Ayşe, deprem oldu ve evimiz yıkıldı. Bir süre onun içinde oturamayacağız. Teyzenlere gideceğiz’ gibi. Yaşadığınız bu ciddi durumu, olduğundan daha hafif bir şekilde aktarmaya çalışmayın. Ancak var olanı da abartmayın. Çocuğa, ailesinin, akrabaların ve diğer tanıdıkların koruması altında olduğu konusunda güvence verin. Örneğin; Evet, deprem tehlikeli bir şey. Başımızdan çok üzücü olaylar geçti. Ama şimdi güvendeyiz. Bak, insanlar bize yardım ediyor, hepsi geçecek ve eski günlerimize döneceğiz” ifadelerine yer verdi.

“ÇOCUKLARA GÜVEN VERİCİ CÜMLELER KURUN”

Ebeveynlerin, çocukların başına gelen felaketi anlamasına yardımcı olması gerektiğini vurgulayan Bilgiç, açıklamasının devamında, “Çocuklar anlamadıkları şeylerden korkarlar. Çocuğa depremin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, çok ender olarak ortaya çıktığını, ama şimşek çakması, gök gürültüsü gibi bir doğa olayı olduğunu anlatın. Deprem anlatımına örnek olarak;  “Biliyor musun toprağın altında çok büyük kayalar var. Bazen bu kayalar çürüyüp parçalanabiliyor ve parçalanınca diğer kayalarda yerinden oynuyor. Böylece her yer sallanıyor. Biz buna deprem diyoruz.”  Sonrasında ahşap kule ve Legolarla kısa bir canlandırma yapmanız durumu daha somutlaştıracaktır.  Çocuklar, bu felaketin kendi yaptıkları herhangi bir ‘kabahat ’la ilişkili olmadığını, bunda suçlu olmadıklarını ve başına gelenlerin ceza olmadığını çok iyi anlamalıdırlar. Çocuğunuzun ne söylediğini ve nasıl söylediğini dinleyin. Sesinin tonu, yüz ifadesi, gözlerindeki ifade, dudaklarındaki ve ellerindeki titreme gibi ipuçlarına dikkat edin. Bütün bunlarda korku, endişe, güvensizlik, kuşku gibi işaretler var mı? Çocuğunuzun söylediklerini sizin tekrarlamanız işe yarayabilir. Örneğin “Bunu söylemek seni korkutuyor mu? Sanki tekrar deprem olacakmış gibi mi geliyor?” Böylece çocuğunuz dile gelen duygularda kendi duygularını tanıyacak ve onun duygularını anladığınızı görecektir. Ona güven verin. “Hiç korkma, birlikteyiz”, “Seni seviyorum”, “Seni koruyacağım”, gibi cümleler kullanın. Olabildiğince sık tekrar edin” ifadelerine yer verdi.

“KABUSLARIN ÇOCUĞUNUZA YARARI OLACAK”

Ebeveynlerin çocukları ile daha fazla zaman geçirip konuşmasının, güven vermesinin önemine dikkat çeken Bilgiç, açıklamasının devamında şu ifadeleri aktardı; “Eğer imkânınız varsa, çocuğunuzun yattığı yerin karanlık olmamasına çalışın. Çocuğunuz kabuslar görebilir, merak etmeyin bu kabusların aslında çocuğunuza yararı vardır. Bu insan beyninin gösterdiği son derece doğal bir tepkidir. Bu sayede iç dünyasında yaşadığı yoğun duyguları boşaltma imkânı bulur. Çocuğunuz bu kâbusları gerçek sanabilir, korkuyla bağırıp sarsılabilir, telaşa kapılmayın, ona sarılın ve gördüklerini anlatmasını isteyin ve sonuna kadar da dinleyin araya girmeyin, “kötü bir rüya görmüşsün, herhalde sana gerçekmiş gibi geldi, sana hak veriyorum, ben de olsam aynısını hissederdim” minvalinde konuşun. Kesinlikle “korkulacak bir şey yok” demeyin. Çünkü çocuğunuz korkmuştur, bunun için suçluluk ya da utanç hissetmemelidir. Onun kabuslarını azaltabilirsiniz. Gün içinde onu meşgul edecek ve bedenen yoracak oyunlar oynamasını sağlayın. Gerginliğini azaltıcı faaliyetler düzenleyin. Çocuğunuzu oyundan uzaklaştırmayın. Oyuncaklarıyla veya güvenli ve açık alanlarda oynamasını sağlayın. Olanaklar ölçüsünde, gündelik alışkanlıklarınızı sürdürün ya da yeni koşullar altındaki yaşantınızı olabildiğince eskilerine benzetmeye çalışın”.

“YARDIM İSTEMEKTEN KORKMAYIN”

Bilgiç, ebeveynlerin kendi hislerini çocuklarla paylaşmasının, başlarına gelenlerle nasıl baş ettiklerini anlatmalarının iyileştirici olduğunun altını çizdi. Örnekler veren Bilgiç, “Evden ayrılmak zorunda kaldığımız için ben de çok üzgünüm, ağlamamın nedeni bu. Gel bana bir sarıl. Çok iyi gelecek.” Cümlelerini kullanabilirsiniz. Çocuklarınızın dikkatini, benzer felaketi yaşamış diğer ailelere ve onlara yardımcı olmaya çalışan diğer insanlara çekmeye çalışın. Örneğin, “Ellerinden geleni yapıyorlar. Bak dün bütün gece karşı evdekileri kurtarmaya çalıştılar. Komşularımız da aynı şekilde uğraşıyorlar. Bu işi atlatmak için hep birlikte çalışmalıyız.” Rahatlamak ve sakinleşmek için kendinize zaman ayırın. Kriz ortamından uzaklaşmak için kendinize çok kısa bir ara verin. Örneğin birkaç dakika yürüyün. Zihninizi sakinleştirmeye çalışın. Eğer siz sağlam olursanız ailenize daha çok yardım edebilirsiniz. Yardım istemekten korkmayın! Böyle bir felaketle kimse tek başına baş edemez. Yanınızdayız” şeklinde sonlandırdı.